21 Aralık 2013 Cumartesi

6 Aylık Pinço

                      'Allahım benim oğlum da onun gibi büyüyecek mi' dediğim zamanı hatırlıyorum kuzey yeni doğduğunda yolda gördüğüm 3-4 aylık bir bebek için. Sanki her şey dün yaşanmış gibi zaman su olmuş akmış,sanki videonun hızlı çekimine alınmışız da bugün altı ayında olmuş benim en değerlim.. Bir taraftan zaman durmaksızın geçerken insanoğlu unutmaya odaklı,fotoğraflar videolar birde bu blogum olmazsa ince ayrıntıları unutuyor insan. Şimdi  içinden görmemişin bir çocuğu olmuş tutmuş altıncı ayını kutlamış diye geçirenler tabi ki yoktur da :) hani öyle bir gaflet içine düşerseniz şayet bizleri mazur görünüz efenim :) Bu blog kuzeyle ilgili önemli her ayrıntının gelecekte hatırlanması için yapılmıştır. Elbette kendi kendine klozete ilk tuvaletini yaptığını da burada yayınlayacağım... Şaka şakaaa :)))





                    Yarım yaşına girdi elleri yumak,gözleri misket oğluşum... Ek gıdalarımıza yenileri eklendi,kilomuz tam ortalama da boyumuz ortalamanın azcık üstünde,desteksiz oturma çalışmalarımız sürmekte lakin arada bowling kukaları gibi devrilmeleri saymazsak...Bu aralar kendi sesinin çok güzel olduğunun farkına varan yavrucağım ses açma denemeleri yapmakta tabiki çıkarttığı sesin tiz bir çığlık olması benim duyduğum en güzel tını olmasına mani değil. Eline geçirdiği her türlü cismi sert yerlere vurarak sesler çıkarttığında dünyaca ünlü bateristlerin yanında halt yediğini düşündürüp beni çığrımdan çıkaran,sevginin böylesi de olurmuymuş be arkadaş diye kafayı yemeye zorlayan cinsten bir şey oldu çıktı bizim pinço. Henüz dişlerimiz jelibon kıvamındaki et parçalarını yarıp çıkamasalar da ağzındaki küçük parçaları yaşlı dedeler gibi yiyişi, uykuya geçerken illede yanağımın üzerinde gezdirdiği pamuk elleri, bir müddet sonra o gezdirdiği ellerinin altındakinin yastığı olduğunun farkında olmayışı, işten gelen babasına gösterdiği kocaman gülücükleri,heyecandan kıpır kıpır yerinde duramayan ayakları daha saymakla bitiremeyeceğim türlü türlü şebeklikleri... Bir anda hayatımıza geldi,en orta yerine oturdu,biz kenardan kenardan onun bize yaşattıklarıyla mutlu olup 'biz kuzeyden önce ki hayatımızda napıyormuşuz yaaa' derken buluyoruz kendimizi. İyi ki doğurmuşum seni aşk çocuğu, Allah'ın bize verdiği en güzel emanetsin,ömrün uzun bahtın her daim açık olsun canım oğlum ;)


8 Aralık 2013 Pazar

Karlı Bir Pazar

                     En çok kar Ankara'ya yakışır diyerek bu yazının anlam ve önemini vurgulamak istiyorum sizlere :) Evet kara kış,yok yok bembeyaz kış geldi sarıverdi tüm şehri. Dün akşamüzeri bir avm ritüeli sonrası birazdan olacaklardan habersiz dışardaki beyaz örtüyü hoplama zıplama sevinç nidalarıyla karşıladım. Eve nasıl gideceğiz sorusunu kendime sorana kadar. Ankara trafiği iş çıkışı,iş girişi,öğle tatili,bayram,yağmur,kar,güneş bilumum her türlü atraksiyonda hemen hazır kilitlenmeye. Ve kaçınılmaz son 15-20 dakikalık mesafeyi 1,5 saatte geldik. Kuzey olmasaydı söylene söylene oflaya puflaya geçireceğim bibuçuk saati, kuzeye bin bir şebeklikle ve pollyannacılık oynayarak geçirdim, ah oğlum nasıl mülayim bir insan oluverdim sayende :P  Her hafta sonu mübalağasız dışarıya kendini atan, Avm'lere uğramazsa yok yazılan bu çekirdek aile bu pazar eve hapsoldu,neden mi çünkü beyaz örtü buz pateni pistine dönüştü! İşte karın en sevmediğim  2 yıl önce kolumun üzerine düşerek  yaşadığım acı tecrübelerimi bana hatırlatan bu halini hiç sevmiyorum. Sevgili kocamın ben düşüyorum o halde karımı da almadan düşmem diye beni de çekivermesiyle gerçekleşen o anı ve kırılan kolum için de kırılsa ağrıdan duramazdın diye beni teselli ettiği o günü  kendisine hatırlatır burdan sevgilerimi yollarım. Neyse sonuç olarak pazar günü canı sıkılan çekirdek aile pozcu ki bu özelliği kime çekmiş bilinmez bir oğlanla objektiflerin karşısına geçer :) Bakışlarıyla annesini mest eden çilekli kremşantili clark kent çakması bu çocuğun pozlarına bakmak istersiniz diye düşündüm :))










28 Kasım 2013 Perşembe

Ek Gıdalarımız

                        5. ay kontrollerimizi olduk 6. ayımıza merhaba dedik. Her şey yolunda kuzucumun gelişimi gayet güzel sağlıklı bir şekilde seyrediyor.Nazarlar değmesin. Ek gıdaya ufaktan ufaktan başlamıştık zaten. Bizim pinço biz yemek yerken yediklerimize doğru saldırgan tavırlar sergileyip her yediğimiz lokmayı pür dikkat izliyordu. Bende çocuğumun gözünün içine baka baka homili gırtlak yiyip ona verememenin vicdan azabını çekiyordum. Hadi bakalım şimdi ek gıda menümüz genişledi,her şeyden minnak ağzına tepiştircem haberin olsun küçük pinço :)  Bu zamana kadar sade yoğurt veya cam rende de rendelediğim meyvelerle (elmalı, armutlu, muzlu olarak), muhallebi, çorba(havuç,patates,irmik yada esmer pirinç) veriyorduk. Artık  bu aydan itibaren kahvaltı öğünlerine geçebiliyoruz. Şimdilik ıhlamur,tam buğday ekmek içi,2 çay kaşığı pekmez,birazda tuzsuz organik beyaz peynir(lor yada labne olabilirmiş ama ben tercih etmiyorum labneyi katkı maddeli olduğu için) güzelce püre kıvamına getirip vermeye başladık. Kuzey ilk zamanlar pütürlerden dolayı bir kaç öğürsede artık alıştı gibi . Çorbamıza ıspanak,brokoli,maydanoz gibi yeşillikleri iki kere çekilmiş olmak şartıyla azcıkta kuzu etini ekleyebiliyoruz. Meyvelerden avokado ki inanılmaz zengin besin değerlerine sahip,erik,üzüm gibi yumuşak meyveleri ekleyebiliyoruz. Malesef mevsiminde olmadığımız için erik ve üzümün kurularını suda kaynatıp rondodan geçiriyorum,muhallebisine yada yoğurduna öyle ekliyorum. Hatta bazen tatlansın diye çok az tarçın da ekliyorum. Malum kociş tarçın düşmanı bari oğlu olmasın diye şimdiden alıştırıyorum :) Birde bizim yaylalarımızda yetişen annemle babamın el emeği göz nuru tek tek topladığı faydası saymakla bitmeyen yaban mersinini de buzluktan çıkarıp yoğurtla vermenin zamanı geldi artık. Çeşitlerimiz gittikçe artıyor,oğlum hevesli ben heyecanlı... Şimdilik sevmeyip hiç yemediği bir yiyecek olmadı çok şükür nazarlar değmesin. Bende volkanda annelerimize yemek konusunda pek çektirmişiz zamanında,bizim pinço bana çektirmez umarım,şimdilik gidişat güzel,yüüüs puan benim pekmez yanaklı bal dudaklı oğluşuma ;)



Aşurenin tadına doyamayıp tabakları yalayan oğlum


Mandalina sapığı kuzey


21 Kasım 2013 Perşembe

Çocuk/Ebeveyn Psikolojisi

                 Geçen gün internette gezinirken pedagog Ayşen Özenç'in bir yazısını okudum, çok etkilendim. Aşağıda anlatılan olay başımıza gelse belki de birçoğumuzun tepkisi o anneninki gibi olurdu, hani o korumacı içgüdümüz yok mu o.... Aslında ebeveyn olarak doğru yaptığımızı sandığımız ne kadar yanlışlar var. Çocuklarımızı büyütürken kendilerini ifade edebilen özgüveni tam bireyler olmaları için daha özenli davranmamız şart. Burada ailelere çok büyük görev düşüyor sanırım. Buyrun yazıyı okuyun...

Çocuk anaokulundan eve geldiğinde “Bana meyve suyu vermediler” diye annesine şikayet ediyor.                                                                                    
 Anne hemen okulu arayıp (saat önemli değil, konudan haberi olmayan müdüre ya da kahvaltı saatinde sınıfta olmayan öğretmene cep telefonundan ulaşıp) çocuğun yanında “Siz benim çocuğuma nasıl meyve suyu vermezsiniz” diye verip veriştiriyor.
Ertesi gün okul da (vermeyi unutmuş ya ) kendini suçlu hissedip meyve suyu dağıtımına ilk dün unutulan çocuktan başlıyor.
 Şimdi gelelim psikolojilere;
Çocuk  bakıyor ki; annesine şikayet edince, ilk meyve suyu kendisine geliyor. Kendisini prenses gibi  hissediyor ve annesinin gücüne hayran kalıyor.  Annem okuldan daha üstün diye  düşünüyor. Okul 30 çocuğa dağıtım yaparken unutmuş veya atlamış ama bunu savunamayacağı için, ertesi gün ilk çocuktan başlıyor hatta resimlerini de çekip web sayfalarına koyuyor.           
Anne de çocuğun hakkını koruduğu için mutlu…
Ortada sorun yok herkes mutlu….
Öyle mi acaba? Doğru kazanımlar alındı mı bu olaydan?
Bir de olaya şöyle bakalım..
Çocuk okuldan eve geldiğinde annesine “Bana meyve suyu vermediler” dedi. Anne (Benim çocuğuma nasıl meyve suyu vermezler dünya kadar para veriyorum) duygusunu içinden geçirse bile sakin bir şekilde…    
- Daha önce hiç vermedikleri oldu   mu?
- Hayır
- Bu gün sence neden vermediler? (Bu soruyu çok severim çocuk her zaman eteğindeki taşları döker) Ahmet’e vurdum ondan mı acaba?
- Vurmak güzel bir davranış değil.Ama ondan vermediklerini sanmıyorum. Başka ne olabilir? 
- Beni sevmiyorlar. 
- Yok bu da olamaz . O zaman diğer günler de vermezlerdi? Peki sen bana meyva suyu gelmedi diye söyledin mi?                                                                    – Hayır
- O zaman unutmuş olabilirler mi? 
- Evet unuttular…(Çocuk arkadaşına vurduğu ve kendisini sevmediklerini düşündüğü için unutmuş olmaları alternatifini sevinçle kabul eder)
- O zaman ben de şimdi unutmadan sana bir meyve suyu vereyim birlikte içelim. Eğer okulda tekrar unuturlarsa SEN DE İSTEMEYİ UNUTMA…Anne ertesi gün okula telefon açıp olayı anlatır, çocuğun kendini toplum içinde rahat  ifade edebilmesi için gelecek günler içinde tekrar böyle bir unutma olayı organize etmelerini ister. Kendi sorununu kendi çözecek mi , isteyecek mi beni de bu konuda bilgilendirirseniz sevinirim der

14 Kasım 2013 Perşembe

OĞLUM BÜYÜYOR

                   Beş ayımızın bitmesine şunun şurasında birşeycik kalmadı. Zaman ne kadar hızlı geçiyor. Sıfırdan bir insanın büyümesine tanık olmak harika bir şeymiş. Hele ki kendi canınızdan bir parça olunca her şeyi dört dörtlük olsun diye uğraşıyorsunuz. Kuzeyin anne-babaya en ihtiyacı olduğu zaman. Bana göre bebeklerin anne kokusuna doyarak en azından belli bir yaşa kadar anneyle büyümesi çok önemli. Bu konuda şanslı olduğumuzu düşünüyorum.


                        5 ay içinde ne huylar gördüm kim bilir dahada neler göreceğim bilinmez. Her hafta farklı bir versiyonla karşımıza çıkıyor kuzey beyler. Kimi zaman uykusu düzenli sakin bir bıcırık,kimi zamanlarda huysuz bir pinço oluyor kendisi. Sürekli bizi şaşırtmaya devam ediyor. Emeklemeye çalışsa da çok başarılı olduğunu söyleyemicem ama kendisi süper bir dönücü :) Döne döne istediği yere gidebiliyor :)) Hatta geçen gün oyun halısının üzerinde bırakıp mamasını yapmaya gittim mutfağa,döndüğümde halının üzerinde kuzeyin olmadığını gördüm.Evet evet kuzey bıraktığım yerde yoktu işin garip tarafı etrafta gözümün taradığı hiç bir yerde yoktu :/ Ben büyük bir şok içinde beynimle gözlerimin bana oyun oynadığını mı yoksa aklımı mı yitirdiğimi düşüne dururken sehpanın altından bir pinçonun bana baktığını farkettim de kızgın kumlardan serin sulara dalış yaptım :)) Bu aralar kuzeyi oyalamanın en güzel yolu ninni,şarkı söylemek inanılmaz hoşuna gidiyor. Özellikle bir şeyler yedirirken süper işe yarıyor. E tabi bende kısıtlı repertuarımda ki bütün çocuk şarkılarını başa sarıp sarıp söylüyorum. Ali babanın bir çiftliği olduğundan,mini mini bir kuşun penceremin önünde donduğundan,bir gün bir çocuğun şeker yerine ilacı yediğinden, kırmızı balığın gölde yüzdüğünden hepsinden haberdar benim minik kuşum... Bütün gün bunları söyleyip duruyorum,tabi bazen bunların bizi kesmediği anlarda dünya şarkı saçmalama birinciliğini kimseye kaptırmayacağım tarzda şeyler uydurup söylüyorum. Saçma falan bizimki severek dinliyor nolmuuşş :))) o mutluysa sorun yok tamam mıı :))




                    Biraz nazcı bir minnoşum var galiba. Bir şeye üzüldüğünde ağladığında babada biraz sakinleşiyor ama ben "nolmuş oğluma" fln demeyeyim başlıyor tekrar ağlamaya :)) Anne duygusal anlarda susmalı,konuşmamalı bunu öğrendik :P Birde artık ufak ufak oyunlar oynamaya başladık... Aynanın karşısında hoppala oynuyoruz kahkahalarla ve şu sıralar bilinçli olarak yaptığı en favori oyunumuz karşılıklı brrrr sesi çıkartmak. Tabi biz sadece o sesi çıkarıyoruz kuzey gibi o sesi çıkarırken karşısındakini baştan aşağı salyalamıyoruz :) Hep diyorum mickey farem büyüdükçe her şey dahada zevkli olmaya başladı. Kuzey bu aralar biraz agresif ergenliğe mi giriyor bu çocuk dicem lakin ergen olması için biraz erken galibaa :)) Ergen olmasa da erkekliğe adım atsın artık diye düşünüyoruz."Azıcık ucundanı" yaptıralım da çıksın aradan yoksa hareketlenmeye başlayınca hem onun için hem bizim için daha da zor olacak gibi. Şu an yarı essah herif olan oğluşum Tam Essah Heriflik mertebesine ulaşmalı yanii,savunun kızlaarr kuzeeyy fırtınası geliyoor :))
                       An itibariyle uykudan yeni kalkmış annesinin kucağına oturup başını göğsüne yaslamış son derece sakin huzurlu bir minnoşun kokusunu içime çekmekteyim. Oğluşumla hepinize sevgiler ;)

29 Ekim 2013 Salı

4 ay bitti!

                           Herkes 9 günlük bayram tatilinin çabuk geçtiğinden yakınırken ben 3 haftanın nasıl geçtiğini anlayamadım...Tamam tamam nispet yapmıyorum :) ama gerçekten tatilde olunca zaman sanki su olup akıyor.Hele de kuzeyi emanet edip arada bir nefes alacağım birileri varsa yanımda süper oluyor, tabi sultanlık 3 haftayla sınırlı olunca insana 3 gün gibi geliyor.Liseden beri kopmadığımız kardeş gibi olduğumuz çook sevdiğim iki arkadaşımızı evlendirdik. Tabi her ikisinin düğünüydü,kınasıydı derken 2 hafta bitiverdi. Bayram tatilinde bol bol dinlendik,kuzeyi alıp köydeki sobanın arkasında uyuma yarışı vardı adeta volkanla aramızda :) Bizim mickey fare sıcağı görünce mayışanlardan çıktı,hoop bayıldı. Geçen bayramda giresunda kuzeye mevlüt yapmıştık,bu bayramda da trabzonda yapalım dedik. Mevlüdümüz çok güzel oldu,vatanına milletine,annesine,babasına hayırlı bir evlat olsun diye dualar ettik.   
              

   Karadenizli olupta hamsi sevmeyen yoktur sanırım. Bizde hamsi sayıklayarak gittik memlekete,muradımıza erdik sonunda :)


Bayram gezmelerinde biz :)

                            Kuzeyli her gün ayrı keyifli.Hele hele büyüdüğüne tanık olmak inanılmaz şahane bir duygu. 4 ayımız bitti bile. Agucukları çoktaan geride bıraktık,artık bildiğiniz sohbet ediyoruz :) Aç mı,uykusu mu geldi,oyun mu istiyor,ilgi mi istiyor direk anlayabiliyorum. O büyüdükçe bizimde tecrübelerimiz artıyor. Kuzey büyüdükçe dış dünyayla olan algıları açılıp artık gülmesiyle,kahkahasıyla bize karşılık vermeye başladıkça biz eriyip bitiyoruz. Onun bir kahkahasına daha şahit olmak için her türlü şebekliği yapıyoruz hele de karşılığını alınca o an ki duyulan mutluluk hiçbir şeye benzemiyor.



                            Kuzey destekli oturuyor artık, daha erken olmasına rağmen ayaklarının üzerinde durmak için bizimle savaş veriyor. Uyku sorunu yaşamadım ben aslında kuzeyde.Hamileliğimde çok uyuduğumdan ve uykuya olan düşkünlüğümden ilk zamanlar biraz bocalamıştım. Lakin artık alıştım bebekli yaşamın gerektirdiği uyku saatlerine :) Kuzeyin ilk zamanlarda ki gündüz uyumama sendromu yavaş yavaş son bulmaya başladı. Artık gündüzleri mışıl mışıl uyuyor minik adam hemde kendi kendine,bu uyku eğitimi dedikleri şey bizde çabuk işe yaradı,ehh bunu da başarmanın verdiği gururla dolaşıyorum etrafta :)) Mickey farem bulduğu dokunduğu herşeyi ağzına götürüyor.Hadi kendi elini,ayağını zaten yeme gayreti içinde birde arada bende kaynayıp lööp diye bu minnoşun midesine oturacağım bir gün :) Şaka bir yana bu normal bir durummuş, nesneleri bu şekilde tanımaya çalışıyormuş bizim pinço. Ve artık ek gıdalara geçiş yaptık. İlk başta yoğurtla başladık. Bayılmadı belki yoğurda ama hayır da demeden yiyor maşallah. Elma,havuç,armut sularını deneyeceğiz sırasıyla... Her şey çok güzel ve kuzey büyüdükçe daha da güzelleşerek gidiyor. Uykudan uyandığındaki masumluğuna,o tarifsiz güzel kokusuna,bizimle sofrada oturmak için çığlıklarına,emerken bir taraftan da etrafta ne olup bittiğini öğrenmek için sürekli kafasını çevirip bakmalarına, uzun uzuun bir şeyler anlatmaya çalışmalarına,konuşmalarımızı dinleyişine(kısaca ben ona lafçı diyorum :)), kakasını yaparken ki konsantre hallerine(özellikle o zamanlarda dikkatini dağıtacak bir şeyler söyleyip konuşmuyoruz ki rahatça yapıversin diye yoksa meraklı bizi dinlemekten kakasını yapmayı unutuyor :)),sesli sesli esneyişine,tek kaşını kaldırıp bakmasına,koynumda uyumasına,sabah neşesine,daha nicesine her şeyine bayılıyorum. Şu hayatta yaptığımız en güzel şey kesinlikle... Hayata daha farklı bakmamızı sağlayan küçük bir melek o. Artık daha çok istiyoruz yaşamayı...kendimiz için değil, Kuzey için...


BİZDE SENİ ÇOK SEVİYORUZ KUZUCUĞUM :)

27 Eylül 2013 Cuma

'Xanadu' diye yazılır 'Süper' diye okunur :)

                       Tişört-şort-sandalet sezonu kapandı,sonbahar kışa doğru yol alıyoruz artık. Bütün yıl yaz mevsimini yaşasak hiç şikayetim olmaz o kadar severim yazı ama gel gör ki bu sene yazdan pek bir şey anlayamadık. Kuzeyin doğumu yaza geldiğinden deniz,kum,güneş üçlüsünün tadına doyamadık,kuzeyde çok küçük sıcaklarda bunalır diyerek kuzeye kaçmıştık. Gittik gitmesine ama aklımız hep her sene en az 2 sefer yaptığımız deniz tatilindeydi. Havalar o çılgın sıcaklığını yitirince kuzey de artık serpilince hooop ver elini akdeniz dedik. İyi ki demişiz inanılmaz deşarj olup döndük. Eylül sonu nasılsa boş otel çoktur diyerek gittik ama o da ne,turistler bütün beş yıldızlı otelleri talan etmişler. Tur şirketleri belek-kemer otellerinin ekime kadar dolu olduğunu söyledi neyse sonunda zar zor 'Xanadu Resort' diye bir otelde yer bulduk. Belek otellerinin hepsinin çok güzel olduğunu biliyorduk zaten ama Xanadu high class olmasının hakkını fazlasıyla veriyor. Konsept olarak antik çağ havasında dizayn edilmiş bir otel. Görsellik olarak zaten bayıldık,birde bunun yanında ormanlık alanlarında yürüyüş imkanı,doğal yaşamlarını sürdüren sincap,kaplumbağa börtü böcek kuşlar bizi baya cezbetti. Hatta öyle ki sincaplar baya evcildi, volkan elleriyle besledi ki bi ara volkanın ayak parmaklarını fındık sanıp yemeye çalışmasalardı iyiydi :) Biz gurme ailesi olarak en çook yemeklerine bayıldık.Hayatımda bu kadar lezziz yemekler yemedim diyebilirim anne yemekleri hariç :) Açık büfede envai çeşit var ve hepsi birbirinden lezzetli.Her akşam yemeği ayrı konsept oluyor. Bir akşam italyan yemekleri,bir akşam balık gecesi,bir akşam et çeşitleri gecesi gibi... Volkan kocası her yemekten sonra sadece yemekleri için bile bu oteli tercih edebilirim deyip durdu. 







                     Bu arada kuzey pinçosu,tatil bebesi annesiyle babasını hiç üzmedi,tatilci ruhuna bürünmüş olmalı ki açık havada uyudu,oynadı,emdi... Emzirmenin en güzel avantajını yaşadık bu tatilde,ek besin hazırlama derdi olmadan kolayca doyurdu karnını kuzucuk.Kuzeyi havuza sokmadım hem enfeksiyon kapma olasılığı yüksek,hemde havuzun farkında olmayacaktı. Bize gelince tabi ki kuzeysiz günlerdeki gibi saatlerce güneşin altında bronzlaşmanın hayal olduğunu bilerek gittik. Nöbetleşe güneşlendik,nöbetleşe havuza girdik,bazen kuzey arabasında uyurken hemen kenarında kocişle beraber yüzdük.




                   3 aylık bebekle tatil olmaz,birşey anlamazsın diyenler,biz yaptık oldu hatta çokta güzel oldu :)) Kafanız rahat,beklentiniz ne kadar azsa herşey o kadar güzel ve yolunda gidiyor ;) Kısaca biz Xanadu Resort Oteli çok beğendik,gitmeyi düşünenlere tavsiye ederiz...


4 Eylül 2013 Çarşamba

İyi ki doğ(ur)dum!

                         27 yıldır her 3 eylülü özel hissettirir bana sevdiklerim. Fakat bu sene diğer senelerden farklı,bambaşka...Anneyim ben artık,minik bir meleğin eli, ayağı, ağzı, diliyim... Kısacası ben o minik yüreğin kahramanıyım ;) Yeni bir can doğurdum yeniden doğdum ben. Bu yaşıma ilk defa anne sıfatını da ismimin önüne alarak giriyorum,ne büyük mucize,ne büyük onur,ne büyük manadır benim için. Ben iyi ki doğmuşum da dünyada eşi benzeri olmayan o kokuyu içime çekiyorum her gün doyasıya,iyi ki doğmuşum da bir gülüş bir bakış içimi eritip gözlerimin dolmasına yetiyor,iyi ki doğmuşum,iyi ki doğurmuşum...Hayatın anlamı bunda saklıymış ;)
                     Bu özel günümde beni hatırlayan,arayan,mesaj atan, beni sevgi sözcüklerine boğan bütün güzel eş-dostlarıma kocaman teşekkürler ederim. İyi ki 27 senedir böylesine güzel dostlar biriktirmişim. Varlığıyla varlığıma huzur veren,güven veren biricik eşim iyi ki doğmuşum ve senin gibi bir eşe sahip olmuşum,ne mutlu bana... Benim bugünlere gelmemi sağlayan 27 senedir elleri elimde olan canım annem,canım babam iyi ki doğurmuşsunuz beni,iyi ki sizin evladınız olmuşum,hep bununla övünüp gurur duyacağım sonsuza dek...
Hayatımda olan tüm bu güzellikler için şükürlerim sonsuzdur...İyi ki varsınız ;) 










 Biz çok güzel bir aile olduk,Allah nazarlardan saklasın...

29 Ağustos 2013 Perşembe

Slingo ;)

                Köyün serin havasını arıyoruz şu sıralar.Çekilmeyen felaket sıcaklar var.Malum köyde ne çok sıcak ne çok soğuk  ideal bir hava vardı.Kuzey gündüzleri sorunsuz uyuyordu. Ankaranın havasından mıdır nedir gündüz uykularımız sekteye uğradı. Nasıl uğramasın biz büyük insanlar bile sıcaktan uyuyamıyoruz,el kadar minnoşumun uyuyamaması gayet normal. Serin yer arıyor kuzucuğum. Hal böyle olunca gezenti anneciği takıyor slingosunu,koyuyor kuzucuğunu içine,o alışveriş merkezi senin bu alışveriş merkezi benim geziyor :) Bizim pinço geçen haftasonu karın doyurma faslı hariç tam 6 saat slingosunda uyudu. Bu slingo bu aralar benim can kurtaranım oldu,arabasında uykuları hep bölük bölük oluyordu. Slingoda tensel temas halinde olduğumuzdan ve anne karnındaki pozisyonunda durduğundan dolayı uykusu hiç bölünmeden saatlerce uyuyabiliyor. Benimde arabayla gezip girebildiğim yerler kısıtlı. Slingoyla her yere her şeye özgürce bakabildiğimden işime geliyor.  Bu arada gezerken sürekli bebiş orda rahat mı,beliniz ağrımıyor mu gibi sorulara maruz kalıyorum. Zaten bebek rahat olmadığı yerde kendini çok güzel ifade edebiliyor :)) Mışıl mışıl saatlerce uyuyan bebiş nasıl rahat olmasın dimi yani... Beli rahatsız etme konusunda ise slingo bebeğin ağırlığını her iki omuza ve kalçaya dağıtıyor. Bu nedenle belim ağrımıyor. Tabi benim gibi saatlerce oturmadan karnınızda bir pinçoyla gezerseniz bir süre sonra ayaklarınızda ağrıyor,beliniz de... Yani sonuç olarak biz bu aralar slingoyla o mutlu,ben mutlu geziyoruz :)



41 Hafta taşıdım yetmedi hala taşıyorum.Bir ömürde zevkle taşırım canımın parçasını...



Hep annesinde gezmeyecek ya,bazen babamız bazende anneannemiz yüklendi bu tatlı minnoşu :)



Pinço ve uyku arkadaşı minço :) Tabi arkadaşına olan sevgisinin şiddetini bazen kaçırabiliyor bizim pinçoo :)))

21 Ağustos 2013 Çarşamba

3 Haftalık Tatil :)

                     Uzunca bir aradan sonra tekrar merhaba... Epeydir yoktuk Ankara da. Bu yıl ki tatilimizi ailelerimizin yanında geçirmeye karar verip kocişin yıllık izniyle bayram tatilini birleştirdik birde üstüne ben bir hafta daha kafa izni yapınca uzun soluklu bir tatil oldu bana :) Böyle sere serpe bronzlaşmalı,yanmalı bir tatil olmasa da lohusalık stresini atıp bol bol dinlenmeli,gezmeli bir tatil yaptık... Kuzeyin bakıcıları da çok olunca biz karı-koca olarak epey dinlendik.



          Tatilimizin ilk kısmını köyümüzde geçirdik. Bol temiz havası,yeşile doyuran manzarası,güneşlenmesi nasip olmasa da siftahını yaptığımız deniziyle,şehrin gürültüsünden uzak kuş sesleriyle,kendi bahçemizden her sabah tırtıkladığımız salatalık,domateslerle güzelce deşarj olduk,yenilendik.


                 Bu bayramı diğer bayramlardan ayıran bir şey vardı. Bu bayram kuzeyin ilk bayramıydı. Oğlum ilk defa el öpmelere gitti, ilk bayram harçlıklarını topladı.(Hasılat iyi,kendisi bizden zengin :P ) ilk defa akrabalarımıza,eşe,dosta görücüye çıktı :)

                           3 haftalık zaman zarfında kuzeyin kırkını çıkardık,kırk çıkarmaya pek inanmasam da adettendir sonradan yapmadım demeyeyim diyerekten kırkladık oğluşu.


                    Hazır memleketteyken mevlüdünü de yapalım dedik,dualar okuttuk oğlum için,dualar ettik Allah'a oğlumu bize bağışladığı için.


                         Geri dönüşümüz pek hüzünlüydü. Haftalardır kuzeye alışan anneanne,dede,teyzeler salya sümük ayrıldılar kuzeyden,tabi benim pabuç artık damlarda o ayrı mevzu.Bu arada ilk uçak seyahatimizi  de yapmış bulunduk. Korktuğum gibi basınçtan etkilenmedi oğlum. Uçak havalanırken ve inerken emzirdim,gayet sorunsuz bir şekilde döndük Ankaraya. Bir haftalık ayrılıktan sonra baba-oğul kavuştular,hasret giderdiler :)


                       Kuzeyli 2 ayımızı geride bıraktık. Oğlum annesinin sesiyle sakinleşiyor,annesini  ve babasını tanıyor. Etraftaki nesneleri inceliyor,agu-gugularıyla birşeyler anlatmaya çalışıyor. Sabah ki gülücüklerimizin kahkahalarımızın sohbetlerimizinse tadına doyum olmuyor.


    Bu arada kuzeye doğduğundan beri emzik alıştıramamıştım. Damaklı,damaksız,silikon,kauçuk  hangisini denediysek almadı bir türlü. En son çare internetten araştırdığım ve etrafımdaki kullananların önerisiyle aventin emziğini denedik. Anne meme ucuna en yakın emzik olduğundan sonuç gayet başarılı :)) Teşekkürler Avent.


                Günler böyle gelip geçerken ben büyük bir aşkla onun büyümesine tanık oluyorum,şükürler olsun...


22 Temmuz 2013 Pazartesi

Bir Ay!

                        Bir ayımız bitti! Günler nasıl geçiyor anlamıyorum bile... Sağım solum önüm arkam KUZEY :) Her yer herşey kuzey! Bazen uslu,sessiz,gülücükler atan,arada agulayan bir bal lokması, bazende bizim sabır sınırlarımızı ölçen ağlayıp huysuzlanan bir zırtapoz oluyor kendisi. Öyle anlarda karnıma geri göndereyim diyorum,hoş boyumuz uzadı ama ayakları dışarıda kalabilir sorun olmaz :)) 
                       Bir aydır 7/24 mesaideyim. Aslında çocuk büyütmek çok büyük bir emek çaba istiyor birde o çocuğu büyütürken her kafadan çıkan seslere kulak vermek ayrıca yoruyor insanı... Her insan kendi akıl ve düşüncelerine göre büyütüyor çocuğunu. Herkesin çocuk büyütme/eğitme yöntemi farklıdır. "Öyle uyutma sallamaya alışır,öyle çok kucağa alma kucağa alışır, bu çocuk aç sürekli emmek istiyor..." gibi gibi o kadar çok yorum geliyor ki dışarıdan insan daha çok bunalıyor. Ben her zaman bebeğim ne yapınca mutlu olacaksa onun için hangi yöntem sağlıklı olacaksa onu yapmaktan yanayım ve öylede yapıyorum... Geçen gün çocuk doktorumuza gittik ve şunları söyledi;









               Bizde aynen öyle yapıyoruz efeniim... Herkese musmutlu bol uykulu günleeer :))