1 Aralık 2015 Salı

29'kuzey

                  
Palamutbükü,2015

                  Klişe olacak belki ama instagram çıktı mertlik bozuldu durumları var bende de. Evet evet! hiç yan yattı çamura battı diye türlü bahaneler sunmayacağım. Ama bundan böyle buraya da daha sık uğramaya çalışacağım. O zaman bu yazı bir giriş olsun,pinçodan havadisler versin.
              Kuzey çenesi düşük,duygusal,aklı zehir,dengesiz ruh halli ikizler burcunun özelliklerini her geçen gün onaylarcasına büyüyor. Bir ikizler çocuğu annesi olarak bazen laf yetiştiremiyor,üstüne kem-küm diyerek kekelemek durumunda kalıyorum. Gün içinde o kadar komik repliklerimiz oluyor ki yazmaya üşendiğim için kendime kızmıyor değilim. 2 yaş sendromları ara ara uğrayıp gidiyor. Sendrom mu yoksa tipik ikizler burcu özellikleri mi ayırt etmekte zorlanıyorum. 


             Arabaya biner binmez müzik aç deyip bütün yol boyunca ruh halime hitap etmeyen müzikleri çin işkencesiyle dinlettirip beni zombi kıvamına getirmesi en delirdiğim huylarından sanırım. Öyle ki bazen o müzik mi şu müzik mi dinlenecek diye büyük adam gibi tartışıyoruz arabada neyse en son volkan giriyor araya da konuyu kapatıyoruz :) Bu aralar yeni tanıştığı büyüklere karşı utanma triplerine giriyor birde üstüne bize dönüp "utanıyorum amaa"diyor. Tabi serde oyuncakçının yerini öğrenmek varsa ne utanma kalıyor ne sıkılma.Avm de iki dükkan daha gezeyim diye başımdan savmak için "oyuncakçı nerde bilmiyorum kuzeycim" lafımı koşa koşa güvenlikçiye gidip "bakaymısın abla oyuncakçı nerdee" diyerek ağzıma tıkamışlığı var mesela. Hayır yani sen daha 2,5 yaşında bir bebeksin ben birine bir şey sormadan 40 kere düşünüyorum,bu sende ki özgüvende neyin nesi?
       

      Video-çizgi film izlemeye sanıyorum her çocuk gibi bayılıyor.Video izlemek istediğinde "anneciim nüüffeen söz bi dahaa ağlamicam" diye yanıma sokuluyor.  Ama sadece rüşvet için güzel sözler söylemiyor. Bazı sabahlar yanağımı öpüp "annecim çok seviyom seni" diyerek uyandırıyor. Nasıl mutlu başlamayayım güne:) 
       Market delisi bir pinço,oyun parkına indiğimizde başlıyor "evde ekmek yook" -hayır kuzeycim aldık,var. "Aaa süt yoktuu?" -Hayır oğlum sütümüz de var, "yook yook ben biliyorum" diye laf ebeliğine. Bunda market amcanın küçük hediyelerinden kapmak istemesinin payının büyük olduğunu düşünüyorum.          
           Kuzeyde laflar bitmiyor,her gün yeni bir şeylerle çıkıyor karşımıza. Biz ona hayatı öğretmeye çalışırken o bize kim olduğumuzu gösteriyor.Büyüyoruz birbirimize güzellikler katarak...
      Yeni soğuyan havalara inat içimiz ısınsın dedim yazdan kalma fotoğrafları serpiştirdim,kalın sağlıcakla :)
Akbük koyu,2015



Eski Datça,2015

 
Kuzey'in 2 yaş doğum günü,Almanya

23 Mart 2015 Pazartesi

Bu Aralar Biz

       İlk cümleye başlamak hep zor olmuştur hele de aylar sonra yazıyorsam... Anlatılacak çok şey birikti, nerden başlayacağımı bilemiyorum. 3,5 aydır yokum buralarda, zamansızlık mı desem ınstagrama fazlaca sarınca buralar ihmal mi edildi desem, kendi bilgisayarımın ankarada kalması mı desem.. bilemem hangi birini desem bahane çok belki de... Ama artık daha sık yazmaya gayret edeceğim.



       Tabi ki kuzeyden bahsedeceğim ama öncesinde kısa bir özet geçip hayatımızda neler olup bittiğinden bahsetmek istiyorum. Volkanın işi dolayısıyla 1 aylığına geldiğimiz İstanbul maceramızda 3. ayımızı doldurup 4 e doğru yol almış bulunmaktayız. Tabi ki vaadedilen tarihte işlerin bitmeyeceğini bilerek geldik :) ama bu kadarını da beklemiyorduk. Kısa bir süre daha buralarda kalıp bundan sonra ki hayatımız için yönümüzü belirleyeceğiz. Haftasonu caddebostan sahilinde güzel havada yürüyüş yapıp deniz kokusunu içimize çekerken,her türlü sosyal imkanın dibine vururken,kış olmasına rağmen gezmenin sadece avm den ibaret olmadığının mutluluğunu yaşarken İstanbula yerleşme fikri heyecanla dökülüveriyor dudaklarımızdan. Amaaa ankarada yediğimiz 3 liralık şeye burda 5 lira verince, trafikte radyocu amcanın sanki arabaya müzik dinlemek için binmişsiniz gibi düşünün telkinleriyle yolumuzda ilerleyemezken veya özellikle haftasonu güzel bir restaurantta brunch yapmak için kapısında kuyruğa girip içeriden birilerinin kalkmasını beklerken hadi be sende yaşanır mı burda diye hayıflanırken bulabiliyoruz kendimizi. Artılarıyla eksileriyle güzel şehir istanbul lakin yaşanır mı yaşanmaz mı bekleyip göreceğiz...


       Gelelim hayatımızın merkezine. 21 Ay bitti artık, 22 aylık bicir bicir istekleri hiç bitmeyen bir minnoş oldu kendisi. Her gün yeni sözcükler,yeni replikler ve skeçlerle günlerimiz geçiyor. 2 yaş sendromu normal seyrediyor şu aralar en azından hala bir oyuncak yada istediği birşey için kendini yerlere atıp tepinmeye başlamadı :)) Küçük çaplı krizlerimiz ara ara nüksediyor onları saymıyorum artık. Bu aralar en büyük sorunsalımız UYKU. Şimdiden küçük bebisleri olan arkadaşlarıma söyleyeyim hiiç öyle uyku eğitimiymiş şuymuş buymuş uğraşmasınlar, nasılsa 2 yaşta tüm bildiklerini unutup kendi bildiğini okumaya devam edecekler. Önceden en geç 10 da yatan pinco artık uyumamak için direnir bir halde 12 de zorla yatağa gider oldu. Bir çocuk uykudan sağa sola doğru yalpalamaya başlayıpta uyumayacağım diye niye inatlaşır bilmem. Uykudan önce süt seansını, okuma seansını,yatakta oynama seansını uzattıkça uzatmaya çalışması,o halleri tavırları gülsek mi ağlasak mı dedirten cinsten. Geçen gün teyzesine 3 kitap okuttuktan sonra uyumamak için yataktan inip küstüm deyip bir salona gelmesi vardı,hepimiz koptuk :) Uyanıklıkta üstüne yok.  Geçenlerde yine bir gezme sonrası eve dönerken arabada oto koltuğunda ayağım diye ağlamaya başladı. Baktık fln ama hiç birşey bulamadık ayağında. Artık durmayınca son çare öne yanıma aldım(hiç yapmadığımız birşeydir fakat çok içli ağlayınca eve de yaklaşınca dayanamadım),onu da emniyet kemerinden geçirdim, tabi çok hoşuna gitti sustu,gülücükler felan gayet mutlu ayak ağrısı geçti nasıl olduysa :) Ertesi gün yine bir yerden arabayla dönerken bizin uyanık pinco gözüümm diye ağlamaya başladı amaa bu sefer rolünü iyi yapamadı :)) Gözüüm diyo bi taraftan anne diye öne doğru eğilmek isteyince üçkağıtçılıkta sınır tanımadığını farketmiş olduk :)
       Bu aralar favori kelimesi 'olmuyor'... İşine gelmediği yapamadığı daha doğrusu yapmak istemediği herşeye olmuyooo olmuyooo diye cızırtı yapıyor. Anneden babayı,babadan anneyi kıskanıyor... Katı kuralları var: Biz birbirimize onu aramıza almadan sarılamazmışız. En sevdiği şey yorganın altında saklanma oyununda hep o saklanan kişi olcakmış,bazen hepimiz saklanıyoruz yorganın altına kimse bizi bulamıyor :)) Yaramazlık yapınca,yapma dediğim halde yaptığı şeyler olunca niye yapıyorsun diye ciddileşip uyardığımda tepki hep aynıı masum tepki tamam,tamam! :)  Ama içi boş tamam! sonra yine bildiğini okumaya devam. En sevdiği ve mutluluktan şımardığı yataktaki boğuşmalarımızda şiıplaaa diye zıplayıp kendini babasının üstüne atıp sonrada yusuyoom demesi bizi en çok güldüren hallerinden biri. En favori şarkısı şu sıralar wiggle diye yabancı bi müzik, viği viği viği diye geziyor evde. Yemek yemeye bayılan bir çocuk değil ama kahvaltıyı seviyor, yumurta en favorisi. Turşu delisi bilmem kime çekmişse :P Et ve balığı severek yiyor, Fiskobirliğin (%80 i fındık olan) fındık ezmesine bayılıyor. Sabah ve akşam birer bardak süt içiyor. Ana öğünleri yiyor ama ara ogünde bişiler yerse ana ogünü yemek istemiyor bu sefer. Yemek yeme işimiz şöyle böyle idare ediyor işte...


     Bizden haberler şimdilik bu kadar, çook uzattım biliyorum ama artık devamını diğer yazılara saklıyorum,hoşçakalın, bool güneşli ve mutlu günler hepimize :))