21 Ocak 2014 Salı

YEDİ'n Bizi

                    Daha geçen gün altıncı ay yazısını yazmıştım,ne çabuk yedi oldu kuzey oğlum. Yedi aylık pinço artık pıtır pıtır emekliyor,özellikle son bir haftadır anlam veremediğimiz bir enerji patlaması yaşıyor çocuğum. Sürekli bir keşif halinde,tırmanma merakı da cabası.Bıraktığım yerde bulmam artık imkansız. Birkaç yeri öptükten sonra gözümüzü saniyelik bile ayırmamamız gerektiğini tecrübe edindik :) Koltuk ve yatağının kenarlarına tutunarak ayağa kalkma çabaları şuan evimizdeki önemli konuların başını çekiyor. Tutunarak ayağa kalkmaya çalışırken ki heyecanı,zaferi görülmeye değer. Sonraki yere doğru ağır çekimdeki devrilmeyi görmeseniz de olur :) "Çabuk yakalayın bu çocuğu" diye seslendiğimizde emekleyerek heyecanla kaçmaya çalışma hali varlığına şükretmek için güzel bir neden. Hele ki çok mutlu olup sevindiğinde kimin kucağındaysa bir hışımla onu sıkıca kavrayarak yüzünü kucağındakinin vücuduna kapayıp heyecanla ısırmaya çalışma halleri hep sürse keşke...






                   Büyümesinin bize getirdiği zorluklarda var tabi. Mesela artık bezini bağlamak uzun bir merasime dönüşüyor. Bezsiz olmak en büyük mutluluklarından.Çıplak poposuyla elimin altından bir kaçışı, bir de yandan yandan suçlu gülüşü var ki bana ısırma hakkını sonuna kadar veren cinsten ;) Akşam uyku vakti geldiğinde mamasını yerken uyuma moduna geçip yatağına koyduğum 2. saniyesinde dönüp gözler faltaşı gibi açılarak uyumuyorum sırıtışı ve ardından enerjinin tavan yaptığı kuduruk halli bir pinço durumu. Saniye gözümüzü ayırmaya gelmeyen önceleri masum bir şekilde elimizde avucumuzda dururken şimdi potansiyel tehlikeye dönüşen yedi aylık bir oğlan çocuğu oldu kendileri. Artık eni konu kendi karar verip,kendi istediğinde yiyen,kendi istediğinde uyuyan,isterse gülen,istemezse ağlayan,süpürge makinasının sesinden korkan,babasıyla aynı bardaktan su içmeye bayılan,yemeği beğenmediyse ağzını kitleyen güldürmeye çalışıncada ağzı kapalı gülen,salıncakta sallanırken uykusu gelen,acıklı türkülerde alt dudağı yer çekimine yenik düşen,kafasını vurup canını yakabilme ihtimali en yüksek olan yerlere gitmekten zevk alan,bazı akşamlar bizi bıktırıp 'ne zaman isterse o zaman uyusun' dediğimizde ondan mutlusu olmayan,şu hayatta en nefret ettiği şeyin burnunun temizlenmesi olan,keyfi yerindeyse boynunu açıp öptürerek gıdıklanmaktan hoşlanan,pamuk elleriyle yüzümüze cici yaptırdığımızda kıkır kıkır gülen küçük bir adamla yaşıyoruz. Her gün farklı tepkileriyle bizi şaşırtmayı başarıyor,her anı ayrı zevkli ayrı heyecanlı. 





            Canım oğlum; mutlu olmanın kapının arkasından çıkarak 'cee' demek kadar basit olduğunu gösterdiğin için, yer zaman ayırt etmeksizin bir gülüşün için her türlü şebekliğe bürünerek kimseyi umursamamanın rahatlığını bize tattırdığın için, yemediğinde, uyumadığında sabrımıza sabır kattığın için,gözümüzün önünde an be an büyüyerek bize zamanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anımsattığın için,huzurlu yuvamızı cennete çevirip evin her köşesine şen kahkahalarını,mis kokunu bıraktığın için,babanla aramızdaki güçlü sevgiyi varlığınla daha da güçlendirdiğin için sana sonsuz teşekkürederiz bebeğim...


20 Ocak 2014 Pazartesi

Acımadı kiii :)

                   Kuzey doğduğundan beri aklımın bir köşesine yer edinmiş,didik didik beynimi kemiren büyük bir sorunsaldı benim için bu sünnet mevzu. Uzmanlar 2-6 yaş arası çocuklarda korku travmaları yaşayıp psikolojik olarak etkilendikleri için sünneti bu yaşlar arasında fazla önermiyorlar. Bizde daha fazla ayaklanmadan yaptırmayı istiyorduk,ucundan kıyısından kurtardık ;) Aylardır türlü bahaneler uydurup bir türlü cesaret edemiyorduk.Cumartesi sabah hiç hesapta yokken hadi bugün sünnet ettirelim dedik. (Bu ani karar verişlerimiz yüzünden ben bile korkar oldum kendimizden,ne zaman ne yapacağımızı kestiremiyorum :)) Allahtan aynı güne randevu vardı,gittik azıcık ucundan bıraktık geldik ;) Genel anesteziye hiç sıcak bakmadığım için lokal anestezi ile yapıldı. Kuzey sadece o bölgeyi uyuşturmak için iğne yaptıklarında biraz ağladı. Ağlamanın ardından siz misiniz benim şeyime iğne yapan deyip palyaço kızın eline,üstüne bir güzel işedi :)) ohhh sefamız olsun :P Bir müddet uyuşmasını bekledikten sonra sünnet işlemlerine geçildi. Palyaço, volkan ve ben bir elimizde tef,şarkılar,türkülerle kuzeyi sünnet ettirdik. Doktor kesme sırasında çıkan iltihapları gösterdiğinde ne kadar doğru bir karar verdiğimizi bir kez daha anlamış olduk. Bu arada doktor amcasının söylediği hüzünlü bir türkü dışında hiçbir şey ağlatmadı oğlumu ;) Zaten sonra hopa hopa şinanayla tekrar neşemiz yerine geldi. Anestezi etkisini kaybedince ağrısı olur diye çok korktuk ama korktuğumuz gibi olmadı. Aksine akşam eve geldiğimizde sanki sünnet olan benmişim gibi bizim pinço keyiften dört köşeydi,oyunlar,kahkahalar,yerinde duramamalar. Sanırım ağrı kesici olarak verdiğimiz dolven kafa yaptı oğluşta :D Akşamı rahat geçirdik,bugün de güneşli bahar havasında gezdik,alışverişimizi yaptık. Biz normal hayatımıza döndük bile,Allaha binlerce kez şükürler olsun,üstümden kocaman bir yük kalktı sanki. Benim güçlü akıllı oğlum her zaman ki gibi hiç üzmedi annesiyle babasını. Eski zamanlarda anlatılanlardan gözümüz korkmuş,aklımıza çocuğumuzun canı yanacak diye yer etmiş halbuki tıp gelişti korkulacak kadar sorunlu bir işlem değilmiş onu anladık,sünnetten geriye hatıra birkaç poz ve fazlalıklarımızdan kurtulmanın haklı sevinci kaldı ;) Oyuncak kız bebeğini ısırmalara doyamayan oğlum artık tam essah erkek oldu,kızlara yan bakabilir açık konuşayım hiç karışmam :)))






Babacım kurtar benii bakışı :)


Acımadı kiiiii :)))

17 Ocak 2014 Cuma

Kuzeyli Bir Gün Nasıl Geçer ;)

                    Havalar 3-5 derece ısındı diye mutlu olan,güneşi görünce güne daha bir enerjik daha bir mutlu  başlayanlardanım ben. Bayadır ankara soğuk ve griydi.Her sabah göz gözü görmeyen bir sis bir grilik etrafta,çoğu zaman dışarıyı görüp moralim bozulmasın diye perdeleri açmadığım doğrudur. Hava soğuk olunca dışarıya da çıkamıyoruz, bize avm yolları görünüyor. Malum ortalıkta dolaşan virüscüklerden ne kadar korksakta olacağı varsa olur diyip kendimizce önlemler alıp çıkarıyoruz kuzeyi de. Sürekli evde durmak bize göre değil,şimdilik avmlerle idare ediyoruz ama havalar ısınınca parklarda bahçelerde fink atıp kuzeyin peşinden koşacağımız günleri heyecanla bekliyoruz. 





Bu arada ilk park gezintimizi bugün deneyimledik,oğluşum sallanırken mayıştı :D


                      Kuzeyli günler çok yoğun çok yorucu çokta zevkli geçiyor. Şöyle ki sabah 7-8 civarı  kuzey alarmının çalmasıyla kalkar çekirdek aile, alt değiştir,üst değiştir,bir-iki mıncıklama seansından sonra kuzey oyuncaklarını keşfederken annekuş hızlı bir şekilde kahvaltısını hazırlar. Açlığa pek tahammülü olmayan küçük beyin kahvaltı zamanı geçerse yaygarayı basıp evi inletebilir,yapmışlığı vardır. Yiyip içip karnı doyunca anneyle oyun oynamak ister evin küçük beyi ama birinin bu küçük pinçoya annelerin robot olmadığını onlarında yemek-içmek gibi faaliyetlerinin olduğunu öğretmesi lazım. 5 dakika içinde ne yiyebilirsem o,sonra kuzey bey keyfi yap, yat yuvarlan ,hop mıncıkla ,şarkılar ,oyunlar ,kıkırdamalar derken surat düşüp hallerde bir huysuzlanmalar belirdiyse uyku vaktimiz gelmiş demektir, hemen mamasını yiyip göz kapakları düşer. 1-2 saatlik öğle uykusunda bendeniz,bazen ev içindeki işlerle,bazen yemekle,bazen kafa dağıtmak için hobilerimle uğraşırım. Sonra kuzey keyifli bir şekilde kalkar oyunlar,danslar derken bi bakmışız yine surat düşmüş,turşu oluvermiş,hmmm bu seferki acıkma belirtisi olduğunu anlar anneciği,hemen ışık hızıyla yemeği yapılır yedirilir,enerji tavan yapmıştır, anne de birşeyler yiyeyim der, daha ikinci lokmasını ağzına koymuştur ki oyuncukuş huysuzluk,çığlık,bilimum rahatsız edici her yolu deneyip anneyi pes ettirip "amaaan yemesem de olur" diyerek oyun halısının yolunu tutarlar. (Eğer hava güzelse kendilerini sokağa da atabilir bu ana-oğul.) Bir iki oynama emekleme çabalarından sonra yorulan pinço birşeyler daha indirip midesine akşamüzeri uykusuna geçer. Bu arada gözü kararıp dünyamı dönüyor ben mi dönüyorum diye hayıflanan annekuş öğle yemeğini halen yemediğini farkedip soluğu mutfakta alır. Yemek ye,evle ilgili işler vs. derken içerden arıı vıızz vızzz vızzz nağmelerini kendine uyarlayan kuzey uyandığını annesine her türlü gösterir. Kuzeyle biraz sohbet muhabbet oyunun ardından kapı çalar,annekuşun en sevdiği sestir bu akşam saatlerindeki kapı zili :) evimizin direği başımızın tacı babişkomuz iki koca gülücükle karşılanır.Eve gelen babakuş ellerini yıkadıktan sonra yavrukuşu alır,sever,öper,koklar tüm stresi geçer :) Artık bundan sonrası ailece kuzey yemeceler,oyunlar,kahkahalar,gülücüklerdir... Görüldüğü üzere hiç kolay birşey değil,anne olmak fedakarlık istiyor. Yeri gelince kendini ihmal edip başka bir canlıya kendini adayan tek varlık annedir.Annelerimizin kıymetini bilelim,onlar baldır....Bende anneyim bende balım :)))

3 Ocak 2014 Cuma

Eller Eller Eller :)

                Onla olan her saniyeyi her dakikayı doya doya,sindire sindire yaşamak isterken zaman acımasızca koşar adımlarla ilerliyor ve oğlum gittikçe büyüyor. Oğluşumla ilgili ne kadar anı bırakabilirsem geleceğe o kadar mutlu oluyorum. Tabi ki fotoğraflar,videolar geçmişe dönmemizi sağlayıp o anları bize anımsatan yegane görseller. Bunların yanında geçenlerde internette gezinirken ilgimi çeken bir şeye rastladım. Alçı üzerinde bebeklerin el ve ayak izlerini almayı görmüştüm fakat bu gördüğüm şey bebeğin el ve ayak heykelini çıkartan bir kalıp setiydi. Tabi ki hemen almak için yeltendiğimde ürünün kalmadığı gerçeğiyle yüzleştim. Aradım taradım hiçbir yerde bulamadım. Kafama koymuşum,elimden kurtulması mümkün mü? Bence değil :) Araştırmalarımız sonucunda bu kalıpların dişçilikte kullanılan bir madde olduğunu öğrendik, hemen diş malzemeleri satan yerden sipariş ettik :) Heyecanla bekledim malzemelerin elime ulaşmasını. Nihayet geldi ve uzunca uğraşlar sonunda muradıma erdim. Yapımda emeği geçen sabır küpü kocacıma,canım anneciğime ve tabi ki bunları uygularken uyanmadan yapmamıza izin veren benim minnak pinçoma teşekkürü bir borç bilirim ;)



              Şimdi gelelim yapım aşamasına öncelikle bu kalıp çıkarma malzemesinden ve amerikan alçıdan sipariş ediyoruz. Daha sonra plastik bir kutuda bu kalıp malzemesini puding kıvamına gelene kadar suyla iyice karıştırıyoruz ardından bir koşu mışıl mışıl uyuyan bebişinizin( biz gece uykusunda denedik yoksa kuzey uyanık haldeyken o karışımı yemeye çalışacağından hiç şüphem yoktu :P) elini kutunun etrafına değmeyecek şekilde içine sokuyoruz. Tabi kalıbın güzel çıkması için elini kımıldatmaması şart,bu kısım biraz şans işi ;) Buradan sonra 3-5 dakika beklemenin ardından bu karışım donuyor. Artık eli kutunun içine yapışık bir şekilde yaşıyor ve geleceğe harika bir anı bırakmış oluyor :P Gibi görünse de öyle olmuyor tabi ki ,elini yavaşça ayakkabı çıkarır gibi çekiyoruz ve elinin kalıbını almış oluyoruz. Artık işler basit, kalıbın içine hazırladığımız alçıyı iyice dolduruyoruz. Gece uyuyup sabah büyük bir heyecanla kalkıp bakıyoruz alçı donmuş. Hemen kutudan kalıbı çıkarıyoruz.Bıçakla bu yumuşak plastik kıvamındaki kalıbı yavaşça kesiyoruz ve dikkatlice parçalıyoruz,zaten en son el kalıbı kendini göstermeye başlıyor. Yalnız bu eller çok minnak olduğu içindir ki bu işlemleri çok dikkatli yapmak gerekiyor. Bundan sonrası hayal gücünüze kalmış,ister çerçeveletip asın,ister biblo olarak kullanın. İsteyen herkes bunu deneyip şimdiden çok güzel bir anı alıp götürebilir geleceğe. Allah izin verirse ben bu ellere bakıp bakıp seveceğim onları oğlum 30 yaşına gelse bile. Ve eller biter şimdi sıra ayaklardaa :))


Bu işlemi uyguladığımız ilk kurban anneciğimin ve oğluşun eli

Ellerine kurban olduğum yavrum

Daha sonra ben akrilik boya ile boyadım bu el emeklerini :)

2 Ocak 2014 Perşembe

HOŞGELMİŞ 2014


                        Koskoca bir seneyi geride bıraktık,çoğuna göre 2013 uğursuz bir yıl ilan edilse de ,benim için aynı şey söz konusu değildi. 2013 Benim yılımdı,bizim yılımızdı. Harika bir mucizeye tanıklık ettim, 9 aylık uzun bir yolculuğumuz oldu bu mucizeyle. Bence dünyanın en kutsal mesleği olan anneliğe terfi ettim,2013 ün Haziran ayının 20. gününde ellerime o güzel armağanı verdiler. Ve ondan sonra hayatın tadı tuzu değişti, yaşamak daha güzel gelmeye başladı. 2013 en güzel hediyesini bıraktı ve gitti,hem de bundan sonraki her yılı daha güzel kılacak bir şekilde. 2014 yılından en büyük dileğim sağlık olsun,sevdiklerimin sesleri,kahkahaları hiç kesilmesin kulaklarımdan. Evimin dört bir yanını saran huzur,sevgi,aşkla büyüsün oğlum. 2014 ; hapşırıksız öksürüksüz,kazasız belasız,gülmeli sarılmalı,gezmeli tozmalı arada tozutmalı, kahkası bol,tatili bol,eritmeyip üreten,bizlere ayakkabı kutuları nasip etmeyen,hayırlı kazançlar getiren bir yıl olsun... 






Kuzeye ilk yılbaşı için bodysini ellerimle hazırladım 



                    Bu sene yeni yılı evde çekirdek aile geçirmeyi düşünen biz, cumartesi sabahı koca kişisiyle aramızda konuşurken Samsuna gitme planları yaparken bulduk kendimizi. Çocuk olduktan sonra bu anlık karar değişimleri hazırlanma konusunda beni zora soksa da yeni yılı aileyle geçirme fikri pek cazip geldi. Sonrasında geleceğimizden habersiz anneanne dede ve teyzeye harika bir sürpriz oldu. Evin yakınlarındayken aradığım annem "oğluşum yanımda olsa da öpsem sevsem" derken 5 dk sonra bizi karşısında görünce sevinçten çığlık kıyamet apartmanı ayağa kaldırdı :)) Oğluşumun ilk yeni yılına sevdiklerimizle bir arada girmek güzeldi,2014 e biz iyi motive olarak girdik, o zaman hadi bakalım tüm güzelliklerinle HOŞGELDİN 2 0 1 4 :)



21 Aralık 2013 Cumartesi

6 Aylık Pinço

                      'Allahım benim oğlum da onun gibi büyüyecek mi' dediğim zamanı hatırlıyorum kuzey yeni doğduğunda yolda gördüğüm 3-4 aylık bir bebek için. Sanki her şey dün yaşanmış gibi zaman su olmuş akmış,sanki videonun hızlı çekimine alınmışız da bugün altı ayında olmuş benim en değerlim.. Bir taraftan zaman durmaksızın geçerken insanoğlu unutmaya odaklı,fotoğraflar videolar birde bu blogum olmazsa ince ayrıntıları unutuyor insan. Şimdi  içinden görmemişin bir çocuğu olmuş tutmuş altıncı ayını kutlamış diye geçirenler tabi ki yoktur da :) hani öyle bir gaflet içine düşerseniz şayet bizleri mazur görünüz efenim :) Bu blog kuzeyle ilgili önemli her ayrıntının gelecekte hatırlanması için yapılmıştır. Elbette kendi kendine klozete ilk tuvaletini yaptığını da burada yayınlayacağım... Şaka şakaaa :)))





                    Yarım yaşına girdi elleri yumak,gözleri misket oğluşum... Ek gıdalarımıza yenileri eklendi,kilomuz tam ortalama da boyumuz ortalamanın azcık üstünde,desteksiz oturma çalışmalarımız sürmekte lakin arada bowling kukaları gibi devrilmeleri saymazsak...Bu aralar kendi sesinin çok güzel olduğunun farkına varan yavrucağım ses açma denemeleri yapmakta tabiki çıkarttığı sesin tiz bir çığlık olması benim duyduğum en güzel tını olmasına mani değil. Eline geçirdiği her türlü cismi sert yerlere vurarak sesler çıkarttığında dünyaca ünlü bateristlerin yanında halt yediğini düşündürüp beni çığrımdan çıkaran,sevginin böylesi de olurmuymuş be arkadaş diye kafayı yemeye zorlayan cinsten bir şey oldu çıktı bizim pinço. Henüz dişlerimiz jelibon kıvamındaki et parçalarını yarıp çıkamasalar da ağzındaki küçük parçaları yaşlı dedeler gibi yiyişi, uykuya geçerken illede yanağımın üzerinde gezdirdiği pamuk elleri, bir müddet sonra o gezdirdiği ellerinin altındakinin yastığı olduğunun farkında olmayışı, işten gelen babasına gösterdiği kocaman gülücükleri,heyecandan kıpır kıpır yerinde duramayan ayakları daha saymakla bitiremeyeceğim türlü türlü şebeklikleri... Bir anda hayatımıza geldi,en orta yerine oturdu,biz kenardan kenardan onun bize yaşattıklarıyla mutlu olup 'biz kuzeyden önce ki hayatımızda napıyormuşuz yaaa' derken buluyoruz kendimizi. İyi ki doğurmuşum seni aşk çocuğu, Allah'ın bize verdiği en güzel emanetsin,ömrün uzun bahtın her daim açık olsun canım oğlum ;)


8 Aralık 2013 Pazar

Karlı Bir Pazar

                     En çok kar Ankara'ya yakışır diyerek bu yazının anlam ve önemini vurgulamak istiyorum sizlere :) Evet kara kış,yok yok bembeyaz kış geldi sarıverdi tüm şehri. Dün akşamüzeri bir avm ritüeli sonrası birazdan olacaklardan habersiz dışardaki beyaz örtüyü hoplama zıplama sevinç nidalarıyla karşıladım. Eve nasıl gideceğiz sorusunu kendime sorana kadar. Ankara trafiği iş çıkışı,iş girişi,öğle tatili,bayram,yağmur,kar,güneş bilumum her türlü atraksiyonda hemen hazır kilitlenmeye. Ve kaçınılmaz son 15-20 dakikalık mesafeyi 1,5 saatte geldik. Kuzey olmasaydı söylene söylene oflaya puflaya geçireceğim bibuçuk saati, kuzeye bin bir şebeklikle ve pollyannacılık oynayarak geçirdim, ah oğlum nasıl mülayim bir insan oluverdim sayende :P  Her hafta sonu mübalağasız dışarıya kendini atan, Avm'lere uğramazsa yok yazılan bu çekirdek aile bu pazar eve hapsoldu,neden mi çünkü beyaz örtü buz pateni pistine dönüştü! İşte karın en sevmediğim  2 yıl önce kolumun üzerine düşerek  yaşadığım acı tecrübelerimi bana hatırlatan bu halini hiç sevmiyorum. Sevgili kocamın ben düşüyorum o halde karımı da almadan düşmem diye beni de çekivermesiyle gerçekleşen o anı ve kırılan kolum için de kırılsa ağrıdan duramazdın diye beni teselli ettiği o günü  kendisine hatırlatır burdan sevgilerimi yollarım. Neyse sonuç olarak pazar günü canı sıkılan çekirdek aile pozcu ki bu özelliği kime çekmiş bilinmez bir oğlanla objektiflerin karşısına geçer :) Bakışlarıyla annesini mest eden çilekli kremşantili clark kent çakması bu çocuğun pozlarına bakmak istersiniz diye düşündüm :))